çökmek ne demek?
- Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak.
- Üzerinde bulunduğu yere yıkılmak.
- Çömelmek
Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu.
H. F. Ozansoy - Oturmak, birdenbire oturmak
Soluk soluğa yere çöktü.
F. R. Atay - Deve, sığır vb. olduğu yere oturmak
Boz renkli bir kaya, tıpkı çökmüş bir hecin sırtını andırıyordu.
Y. K. Karaosmanoğlu - Şakak, avurt vb. içeri doğru girmek, çukurlaşmak
Kadının yanakları daha fazla çöktü.
H. E. Adıvar - Basmak, yayılmak
... konuşmaların cıvıltısıyla dolu salona, şimdi bir acayip sessizlik çökmüştü.
Y. K. Karaosmanoğlu - Sis, duman vb. inerek kaplamak
Alaca karanlıklar çökerken köşk bahçesinin parmaklıklarında görünmektedir.
S. Birsel Bend.
Collapse.
Decline.
Droop.
Fall.
Yield.
To collapse.
To fall in.
To break down.
To sit down suddenly.
To fall.
To go downhill.
To settle.
To precipitate.
To disintegrate.
To deposit.
To sink.
To slump.
To founder.
To decline.
To cave.
Deflate.
To squat.
Cave in.
Crash.
Crumble.
Crump.
çökmekte olan
Decadent.
çökmekte olan sanatçı
Decadent.