zor ne demek?
- Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı
Sabır güzel, faydalı; fakat zor şeydir.
B. Felek - Sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
Onun için hiçbir zorum, sıkıntım yokmuş gibi, ara sıra denize taşlarımı atmakta devam ederek hızlı hızlı yürüdüm.
R. N. Güntekin - Yüküm, mecburiyet
Artık kızının evinde kalışının zordan olduğunu biliyordu.
N. Cumalı - Baskı
Hocaların zoru ile çıkarılmış olan bu kanun yürümedi.
M. Ş. Esendal - Güçlükle, zorla
El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kütlesini zor zapt ediyorlardı.
H. Taner - "Yapamazsın" anlamında kullanılan bir söz.
- Arduous.
- Baffling.
- Crucial.
- Cruel.
- Difficult.
- Exacting.
- Formidable.
- Hairy.
- Hard.
- Inconvenient.
- Knotty.
- Mean.
- Rough.
- Sticky.
- Stiff.
- Tight.
- Trickish.
- Uneasy.
- Constraint.
- Force.
- Main.
- Might.
- Strain.
- Complicated.
- Compulsion.
- Thorny.
- Ticklish.
- Tough.
- Trick.
- Troublesome.
- Obligation.
- Necessity.
- Trouble.
- Difficulty.
- Worry.
- Problem.
- Austere.
- Dodgy.
- Heavy.
- Impetus.
- Involute.
- Parlous.
- Stress.
- Stronghand.
- Tight / adj adv / sıkı , gergin ; su geçirmeye.
zor alım
- İşlenen bir suç karşılığı olarak suçlunun malının bütünü veya bir bölümü üstündeki mülkiyetine son verilmesi ve bu mülkiyetin bir başka kuruluşa devredilmesi, müsadere.
- Tanzimattan önce herhangi bir kişiye ait mallara padişah adına el konulması, müsadere.
zor anlaşılır
- Slippery.