yumuşak ne demek?
- Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı.
- Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı.
- Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran
... yumuşak lepiska saçlarına amiyane bir perişanlık gelmişti.
Y. K. Karaosmanoğlu - Kolaylıkla işlenebilen
Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış.
M. Ş. Esendal - Kolay çiğnenen, kolay kesilen.
- Ilıman (iklim), sert karşıtı.
- Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen, uysal.
- Okşayıcı, tatlı, hoş
Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor.
Y. Z. Ortaç - Görüntünün karanlık bölümlerinden aydınlık bölümlerine geçişin keskin olmaması, sertlik ile yavanlık arası.
- Yumuşaklık özelliği olan.
- Floppy.
- Gentle.
- Heartthrob.
- Kid-glove.
- Kindly.
- Lenient.
- Light.
- Limp.
- Malleable.
- Mellow.
- Mild.
- Pulpy.
- Smooth.
- Soft.
- Soft-boiled.
- Spongy.
- Supple.
- Tender.
- Velvet.
- Yielding.
- Creamy.
- Feathery.
- Genial.
- Mellifluous.
- Pliable.
- Subdued.
- Urbane.
- Berry.
- Clement.
- Easy.
- Easy going.
- Honeyed.
- Squashy.
- Sweet.
- Velvety.
- Woolly.
- Benignant.
- Bland.
- Ductile.
- Easygoing.
- Effeminate.
- Flabby.
- Flaccid.
- Weich
- Peu contrasté
- Mou, doux
yumuşak ağızlı
- Kolay gem alan (hayvan).
yumuşak ayakkabı
- Mukluks