yetişmek ne demek?
- Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak
Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti.
Ö. Seyfettin - Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak.
- Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak
Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi.
A. Ş. Hisar - Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak
Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı.
Y. K. Karaosmanoğlu - Değmek, uzanıp dokunabilmek.
- Vakit bulmak, yapabilmek.
- Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek.
- Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak
Bol zamanıma yetişti de, ben onu böyle şımarık büyüttüm.
P. Safa - Catch.
- Catch up.
- Catch up on.
- Run smb.
- Close.
- Come up with.
- Draw up.
- Equal.
- Grow.
- Hand up.
- Keep up with.
- Overtake.
- Pull up.
- Pull up to.
- Pull up with.
- Reach.
- Arrive.
- Blossom.
- Train.
- Attain.
- To take before the bound.
- Get at.
- Get through.
- Head.
- Make.
- Reach sb.
- Serve.
yetişmekte olan
- Oncoming.
yetişme
- Yetişmek işi.
- Upbringing.
- Cultivation.
- Growing.
- Growth.
- Overtaking.
- Reach.