yavan ne demek?
- Yağı az.
- Katıksız
Birçok günler yavan ekmek bile bulamaz.
F. R. Atay - Yoz.
- Hoşa gitmeyen, tatsız
Hayatları gerçekten yavan ve dayanılmaz bir sıkıntıyla sonuçlanır.
H. E. Adıvar - Görgüsüz, bilgisiz
Yaklaşınca her günkü gerçek ve çoğu zaman yavan yanlarını da ele verirler.
H. Taner - Sertliği az olan, karanlık bölümleriyle aydınlık bölümleri arasında kesin ayırım bulunmayan (görüntü).
- Arid.
- Humdrum.
- Insipid.
- Nondescript.
- Prosaic.
- Tame.
- Plain.
- Tasteless.
- Unpleasant.
- Disagreable.
- With too little oil.
- Uninteresting.
- Monotonous.
- Eaten without anything else.
- Boring.
- Drab.
- Dreadful.
- Dreary.
- Jejune.
- Lackluster.
- Mouldy.
- Prosy.
- In bad style.
- Threadbare.
- Toneless.
- Uninspired.
- Unsavory.
- Vapid.
- Wishy washy.
- Too slight a contrast, too light a contrast, not contrasted enough, too soft, flat, low contrast, weak.
- Kontrastarm, flau, weich
- Trop peu contrasté
yağı
- Düşman, hasım.
- Yak.
yavan çorba
- Skilly.
yavan içki
- Wish wash, wishy wash.