yapışmak ne demek?
- Birini rahatsız etmek, sataşmak, peşini bırakmamak, musallat olmak.
- Yapışıcı olan veya yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak
Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki...
S. F. Abasıyanık - İyice yaklaşmak, sokulup değmek.
- Aralık bırakmayacak biçimde üzerine dokunmak
Islanan tül gömleği pembe vücuduna yapıştı.
Ö. Seyfettin - Bir iş yapmak amacıyla, hevesle bir şeyi eline almak
Dişlerine oltayı almış, tekrar küreklere yapışmıştı.
S. F. Abasıyanık - Sıkıca yakalamak, tutmak, sarılmak
Niçin yalan söylüyor, bu zavallıya iftira ediyorsun, diye kulağıma yapıştı.
Ö. Seyfettin Adhere.
Cleave.
Clench.
Clinch.
Cling.
Clutch.
Cohere.
Conglutinate.
Fasten on.
Glue.
Seize.
Stick.
Bind.
Bond.
Grip.
To stick to.
To adhere to.
To cling to.
To seize sth eagerly and then to act to work.
yapışma
- Yapışmak işi.
- Bir mikroorganizmanın ya da fagositoz yapan bir hücrenin diğer bir hücrenin zarına ya da başka yüzeylereyapışması.
- Genellikle birbirine değen ayrı türden komşu özdeklerin yüzeyleri arasında, moleküllerarası etkileşmelerden doğan tutunma.
Adhesion.
Bond.
Clinch.
Coherence.
Coherency.
Cohesion.
Conglutination.
yapışma gücü
Adhesive force.