yanlış ne demek?
- Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata.
Sen hayatımdaki bir yanlışmışsın, keşke seni hiç tanımasaydım.
Nazlı Eray - Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı
Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı.
A. Gündüz - Bir biçimde, yanlış olarak, hatalı olarak
Evime gitmek için yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum.
S. F. Abasıyanık - Biçimsel düşünme yasalarına uymayan, düşünülen şeyle uyuşmayan.
- Yanlış bir biçimde, yanlış olarak, hatalı olarak
- Doğru olmayan, biçimsel düşünme yasalarına uymayan.
- Düşünülen şeyle uyuşmayan. Karşıtı bk. doğru.
- Sözeden dildeki 'yanlıştır' birli yükleminin içlemi olanyanlış olma özelliği. || Doğruluk çizelgelerinde geçen 'Y' yada '0' simgesi bu özelliğin sözeden dildeki adıdır. || Krş.. doğruluk değeri, doğru.
- Amiss.
- Errant.
- Erroneous.
- False.
- Improper.
- Inaccurate.
- Inadvisable.
- Incorrect.
- Inexact.
- Mistaken.
- Untrue.
- Wrong.
- Wrongly.
- Corrigendum.
- Error.
- Fallacy.
- Fault.
- Inaccuracy.
- Lapse.
- Miscue.
- Mistake.
- Mis-.
- Corrupt.
- Fallacious.
- Garbled.
- Misguided.
- Nice.
- Trouble.
- Uncalled-for.
- Blunder.
- Misstep.
- Incorrectly.
- Erroneously.
- Faulty.
- Off the beam.
- Oversight.
- Trip.
- Unfaithful.
- False, falsity.
- Bug.
- Faux
- Faux, le faux
- Falsus
yanlış ad
- Misnomer.
yanlış adım
- Devious step, false step, a false step.