yanık ne demek?
- Yanmış olan
Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu.
R. Enis - Rengi koyulaşmış
Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız.
S. F. Abasıyanık - Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk.
- Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan.
- Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz.
- Bıkkın, üzüntülü, dertli.
- Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde.
C. S. Tarancı - Kimyasal, elektrik, radyasyon gibi yakıcıların etkisiyle kuru veya nemli sıcak maddelerle temas sonucu oluşan doku zedelenmesi, kombüsyon. Kızarma, veziküllenme, doku zedelenmesi, kömürleşme biçiminde dört derecesi bulunur.
- Yanık yeri.
- Yanmış olan.
- Duygulu, dokunaklı.
- Kavruk, gelişmemiş.
- Aşık.
- Elegiac.
- Burn.
- Scald.
- Burned place.
- Blight.
- Lighted.
- Alight.
- Alit.
- Stunted.
- Underdeveloped.
- Which kindles an intense feeling of sadness or melancholy in.
- Weather worn.
yanmış
- Done to death.
yanık amonyak
- Amonyağın tüm olarak yanması ile, bileşimi % 99.0-99.75 azot,% 1.0-0.25 hidrojen olan gaz karışımı.
yanık amonyaklı atmosfer
- Yanmış amonyaktan oluşan fırın atmosferi.