yakalamak ne demek?
- Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak
Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım.
R. H. Karay - Kaçan kimseyi ele geçirmek, derdest etmek.
- Bir kimsenin gitmesini engellemek, durdurmak
- Bir kimseyi hoşa gitmeyecek bir durumda bulmak, bir kimsenin suçu ortaya çıkmak.
- Bir kimsenin suçluluğunu gösteren söz, bakış veya işareti fark etmek.
- Birdenbire etkisi altına almak.
- Arayarak veya rastlantı sonucu bulup bağlantı kurmak
- Belirlemek, anlamak
Kız onun zayıf damarını yakalamıştı.
T. Buğra - Account.
- Catch.
- Catch hold of.
- Catch up on.
- Claw hold of.
- Clutch.
- Collar.
- Embrace.
- Entrap.
- Grab.
- Grapple.
- Grasp.
- Grip.
- Get hold of.
- Hook.
- Intercept.
- Nail.
- Nobble.
- Overtake.
- Pinch.
- Pull up to.
- Seize.
- Seize on.
- Snap up.
- Snatch.
- Tackle.
- Take.
- Capture.
- Stalk.
- To catch.
- To collar.
- To grip.
- To grasp.
- To seize.
- To nail.
- To nab.
- To bag.
- To arrest.
- To run sb in.
- To stop.
- To apprehend.
- To capture.
- To grab.
- To grapple.
- Trap.
- To get hold of.
- Claw.
- Corral.
- Ensnare.
- Hitch.
- Lay fast.
- Lay hand on.
yakalama
- Yakalamak işi.
- Sanığın yargıç kararı olmaksızın hürriyetinin kısıtlanmasını doğuran koruma önlemi
- Bir sanığın tutuklanma belgesi dışında, özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması.
- Catch.
- Grasp.
- Seizure.
- Apprehension.
- Arrest.
- Catching.
- Capturing.
yakalama ayarları
- Capture settings