uyarmak ne demek?
- Bir kimseye bir davranışta bulunmamasını söylemek, ikaz etmek
Mustafa Kemal Paşa gittikten sonra gelen mebuslar beni uyarıyorlardı.
F. R. Atay - Görevini gereği gibi yapmayan kimseye nasıl davranması gerektiğini hatırlatmak, ihtarda bulunmak.
- Bir canlının herhangi bir organını dıştan bir etki ile görev yapmaya zorlamak.
- Öğütle yola getirmeye çalışmak.
- Uyandırmak
Demek oluyor ki, iş dönüp dolaşıp büyük halk kitlelerini uyarmaya dayanıyor.
H. Taner Alarm.
Warn.
Caution.
Forewarn.
Alert.
Give warning.
Advise.
Awake.
Give notice.
Tip off.
Lecture.
Tip the wink.
Induce.
Excite.
Stimulate.
Sex up.
Admonish.
Advise against.
Advise smb.
Of smth.
Charge.
Exhort.
Expostulate.
Give smb.
Notice of.
Serve.
Rouse.
To warn.
To caution.
To admonish.
To alert ikaz etmek.
To stimulate.
To call the attention.
Awaken.
Awake smb.
To smth.
uyarma
- Uyarmak işi, ihtar, tembih
- Bir duyu organını, bütün bir sinir düzenini, kendi dışındaki bir nesne veya durumun bir tepkide bulunmaya yöneltmesi.
- Bir organ ya da dokuda çalışma meydana getirilmesi. Eksitasyon.
- Nicemsel dizgeyi, daha yüksek bir erke düzeyine çıkarma.
- Embriyolojide canlıyı meydana getirmek üzere farklılaşmış embriyonik bir hücre topluluğunun yanında daha az farklılaşan diğer bir hücre topluluğuna etki etmesi, onu geliştirmeye zorlaması.
Warning.
Caution.
Excitation.
Stimulation.
Premonition.
uyarma bandı
Excitation band