trace ne demek?
- Izlemek: izini araştırıp bulmak
- Iz sürmek, izini sürmek
- Iz, işaret
- Çizmek, tasarlamak
- Dayandırmak, dayanmak
- Ayrıntıları ile tanımlayarak aslını göstermek
- Ormanda patika
- Şeffaf kağıt üzerinden kopya etmek
- Oymak, hakketmek: geçmek
- Azıcık şey, zerre, az miktar
- Izinden gitmek
- Arabanın koşum kayışı
- Hafif çizgi
- Bırakılan ipuçları (birini) (belirli bir yere) kadar götürmek
They traced the Nile to its source. / Nil'i izleyerek kaynağını buldular.
- Kopya etmek
- (bir olayın tarihini) (belirli bir süre boyunca) safha safha vermek
This book traces the history of the Ottoman sultanate from its beginning to 1566. / Bu kitap Osmanlı saltanatının tarihini başlangıcından 1566'ya kadar safha safha veriyor.
- (geçmişte belirli bir zamana kadar) saptamak; (bir ailenin silsilesi) (geçmişte belirli bir zamana kadar) uzanmak
They've been able to trace their family tree back to the Tanzimat era. / Şecerelerini Tanzimat devrine kadar saptayabildiler.
trace amount
- Eser miktar
trace code
- İzleme kodu