terbiye ne demek?
- Eğitim
Hepsi de karşılıklı bir iyilik ve bir terbiyeden istifade etmekteydiler.
A. Ş. Hisar - Görgü.
Davudi sesi, şetareti, terbiyesi kendisini hem kadınlara hem erkeklere sevdirmişti.
A. H. Müftüoğlu - Bazı yemeklerin suyunu türlü yollarla koyulaştırma.
- Eti, pişirmeden önce çeşitli baharatlar, yağ, salça vb. şeyler içinde bir süre bekletme.
- Hayvanı alıştırma
Sessiz sinema filminde bir yabani atın terbiye sahnesi gösteriliyordu.
F. R. Atay - Araba hayvanlarının dizginleri.
- Eğitim.
- Allah'ın emirlerine itaat ederek ruhen ve cismen yükselmeye ve yükseltmeye çalışmak.
- Kemale ermeğe, nizam ve emirleri dinlemeğe çalışmak. Allah rızası yolunda gitmeyi öğrenmek.
- Dressage.
- Manners.
- Politeness.
- Education.
- Schooling.
- Sauce.
- Seasoning.
- Breeding.
- Cultivation.
- Decency.
- Dressing.
- Nurture.
- Training.
- Bringing up.
- Correction.
- Punishment.
- Seasoning for food.
- Finish.
- Finishing.
- Maintenance.
- Culture.
- Good manners.
- Good breeding.
- Teaching sb good manners.
- Disciplining.
- Taming.
- Any of the several sauces made primarily with lemon and whole eggs.
- Liaison.
- Civility.
- Discipline.
eğitim
- Belli bir bilim dalı veya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi
- Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye
- Bilimi.
- Eğitim bilimi.
- İlkellerde çocukların ilerde yapacakları işleri, görevleri, davranış biçimleriyle ilgili olarak onların erginlik çağına girinceye dek aileleri, akrabaları ve toplumun yaşlı üyelerince geleneklere uygun biçimde eğitilmeleri, yetiştirilmeleri.
- Education.
- Training.
- Instructional.
- Instruction.
- Schooling.
terbiye almak
- Belli bir eğitimle, görgüyle yetişmek
terbiye amaçlı
- Disciplinary.