terakkiyat ne demek?
- (Terakki. C.) Terakkiler. Yükselişler. İlerlemeler.( $ Hazret-i Adem Aleyhisselam'ın dava-yı hilafet-i kübrada mu'cize-i kübrası, talim-i esmadır" diyor. İşte sair enbiyanın mu'cizeleri, birer hususi harika-i beşeriyeye remzettiği gibi, bütün enbiyanın pederi ve divan-ı nübüvvetin fatihası olan Hazret-i Adem Aleyhisselam'ın mu'cizesi umum kemalat ve terakkiyat-ı beşeriyenin nihayetlerine ve en ileri hedeflerine sarahate yakın işaret ediyor. Cenab-ı Hak (Celle Celalühü), manen şu ayetin lisan-ı işaretiyle diyor ki: "Ey beni-Adem! Sizin pederinize, melaikelere karşı hilafet davasında rüçhaniyetine hüccet olarak, bütün esmayı talim ettiğimden, siz dahi, madem O'nun evladı ve varis-i istidadısınız. Bütün esmayı taallüm edip, mertebe-i emanet-i kübrada, bütün mahlukata karşı, rüçhaniyetinize liyakatınızı göstermek gerektir. Zira kainat içinde, bütün mahlukat üstünde en yüksek makamata gitmek ve zemin, gibi büyük mahlukatlar size musahhar olmak gibi mertebe-i aliyeye size yol açıktır. Haydi ileri atılınız ve birer ismine yapışınız, çıkınız!... Fakat sizin pederiniz, bir def'a şeytana aldandı, cennet gibi bir makamdan ruy-i zemine muvakkaten sukut etti. Sakın siz de terakkiyatınızda şeytana uyup Hikmet-i İlahiyyenin semavatından, tabiat dalaletine sukuta vasıta yapmayınız. Vakit bevakit başınızı kaldırıp Esma-i Hüsnama dikkat ederek, o semavata uruc etmek için fünunuzu ve terakkiyatınızı merdiven yapınız. Ta fünun ve kemalatınızın menbaları ve hakikatları olan Esma-i Rabbaniyyeme çıkasınız ve o esmanın dürbünüyle, kalbinizle Rabbinize bakasınız...Bir nükte-i mühimme ve bir sırr-ı ehemm şu ayet-i acibe, insanın camiiyet-i istidadı cihetiyle mazhar olduğu bütün kemalat-ı ilmiye ve terakkiyat-ı fenniye ve havarık-ı sun'iyeyi "Talim-i Esma" unvaniyle ifade ve tabir etmekte şöyle latif bir remz-i ulvi var ki: Herbir kemalin, herbir ilmin, herbir terakkiyatın, herbir fennin bir hakikat-ı aliyesi var ki; o hakikat, bir ism-i İlahiye dayanıyor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyatı ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemalat, o san'at; kemalini bulur, hakikat olur. Yoksa yarım yamalak bir surette nakıs bir gölgedir...Mesela: Hendese bir fendir. Onun hakikatı ve nokta-i müntehası, Cenab-ı Hakk'ın "İsm-i Adl ve Mukaddir" ine yetişip, hendese ayinesinde o ismin Hakimane cilvelerini haşmetiyle müşahede etmektir.Mesela: Tıbb bir fendir, hem bir san'attır. Onun da nihayeti ve hakikatı; Hakim-i Mutlak'ın "Şafi" ismine dayanıp, eczahane-i kübrası olan ruy-i zeminde Rahimane cilvelerini, edviyelerde görmekle, tıbb kemalatını bulur, hakikat olur.Mesela: Hakikat-ı mevcudattan bahseden Hikmetü'l-Eşya, Cenab-ı Hakk'ın (Celle Celaluhu) İsm-i Hakim'inin tecelliyat-ı kübrasını, müdebbirane, mürebbiyane eşyada, menfaatlarında ve maslahatlarında görmekle ve o isme yetişmekle ve ona dayanmakla şu hikmet hikmet olabilir. Yoksa, ya hurafata inkılab eder ve malayaniyat olur veya felsefe-i tabiiye misillü dalalete yol açar.İşte sana üç misal!... Sair kemalat ve fünunu bu üç misale kıyas et. İşte Kur'an-ı Hakim şu ayette beşeri şimdiki terakkiyatında pek çok geri kaldığı en yüksek noktalara, en ileri hududa, en nihayet mertebelere, arkasına dest-i teşviki vurup, parmağıyla o mertebeleri göstererek: "Haydi arş ileri" diyor. S.) (Bak: Medeniyet) (Osmanlıca'da yazılışı: terakkiyât)
terakkiye müsait
- Progressive
terakki
- İlerleme, yükselme, gelişme.
- İlerleme.
- Bk. ilerleme
- ilerleme, yükselme, gelişme
- İlerleme. Yukarı çıkma, yükselme.
- Advancement.
- Progress.
- Advance.
- Headway.
- Improvement.