tecdidi iman ne demek?

  1. İman esaslarını kalben tasdik ettiğini, dil ile de tekrar edip yenilemek.( $ ın hikmetini soruyorsunuz. Onun hikmeti, çok Sözlerde zikredilmiştir. Bir sırr-ı hikmeti şudur ki: İnsanın hem şahsı, hem alemi her zaman teceddüt ettikleri, için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır. Zira insanın herbir ferdinin manen çok efradı var. Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i aher sayılır. Çünkü: Zaman altına girdiği için o ferd-i vahid bir model hükmüne geçer, her gün bir ferd-i aher şeklini giyer.Hem insanda bu taaddüt ve teceddüt olduğu gibi, tavattun ettiği alem dahi seyyardır. O gider, başkası yerine gelir, daima tenevvü' ediyor; her gün başka bir alem kapısını açıyor. İman ise; hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği alemin ziyasıdır."Lailahe illallah" ise, o nuru açar bir anahtardır.Hem insanda madem nefs, heva ve vehim ve şeytan hükmediyorlar, çok vakit imanını rencide etmek için gafletinden istifade ederek çok hileleri ederler, şüphe ve vesveselerle iman nurunu kaparlar. Hem, zahir-i şeriata muhalif düşen ve hatta bazı imamlar nazarında küfür derecesinde te'sir eden kelimat ve harekat eksik olmuyor. Onun için her vakit, her saat, her gün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır. M.) (Osmanlıca'da yazılışı: tecdid-i iman)

tecdidi biat

  1. Biatını, bağlılığını, itimadını tekrarlamak, yenilemek. (Osmanlıca'da yazılışı: tecdid-i biat)

tecdidi nikah

  1. Nikah tazeleme. Nikah yenileme. (Osmanlıca'da yazılışı: tecdid-i nikâh)

iman

  1. Dinin ortaya koyduğu kaidelere tereddütsüz inanma, din inancı, kutsal inanç, inanç, itikat.
  2. İslam dinine inanma. İçten ve yürekten bağlanmak - inanmak.
  3. Güçlü inanç, inan
  4. Bk. inan
  5. Din inancı , kutsal inanç,islam dini’ne inanma.
  6. Fazla dikkat ve ihtimam. Bir şeyde çok ileri gitmek. (Osmanlıca'da yazılışı: im'an)
  7. İnanmak. İtikad. Hakkı kabul, tasdik ve iz'an etmek. İslamiyeti kabul edip amel etmek. Dini bütün hakikatleri kabul edip gereğini yerine getirmek. "Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) tebliğ ettiği zaruriyat-ı diniyeyi tafsilen ve zaruriyatın gayrısını icmalen tasdik etmekten hasıl olan bir nurdur."(Öyle ise iman, Şems-i Ezeliden vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuadır ki; vicdanın iç yüzünü tamamiyle ışıklandırır ve bu sayede, bütün kainat ile bir ünsiyet, bir emniyet peyda olur. Ve her şeyle kesb-i muarafe eder. Ve insanın kalbinde öyle bir kuvvet-i maneviye husule gelir ki; insan o kuvvet ile her musibete, her hadiseye karşı mukavemet edebilir ve öyle bir vüs'at ve genişlik verir ki; insan o vüs'atle geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir. İ.İ.)(Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalalettedir. Bunun izahı ise; bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar, hastalıklar, elemler, belalar hücum etmeğe başlarlar. Bir meded, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anasıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semaviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeğe başlar. Bakar ki, hayati hacetleri bağırıp çağırmaya başlarlar. Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki; vicdanı, binler amal (emeller) ve emani ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. Acaba, hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meadi, Sani' ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı? İ.İ.)
  8. (en)Faith, specially in its subjective meaning, the faculty of believing the revelations of Allah.
  9. (en)True faith.
  10. (en)Faith, trust, belief, acceptance From amana, to believe; and amina, to be tranquil in heart and mind, to become safe or secure, to trust; amana to render secure, grant safety Iman is being true to the trust with respect to which Allah has confided in one by a firm believing of the heart, not by professing it on the tongue only Derivatives: amn, peace, security, protection ; amin, trustworthy, faithful, honest ; mu'min, a believer, he who is given certainty and trust; Divine Name: al-Amin, He Who is secure from any causality.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

tecdidi biattecdidi nikahtecdidin neticeleritecdidtecdidattecdidentecditectecatecacutecadutecafiimaniman edeniman eden kimseiman etmekiman etmemekiman getirmekiman sahibiiman tahtasıimana gelmekimana getirmekimaima edenima ederima edilenima edilen fikir
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın