tamponlamak ne demek?
- Tampon koymak, yerleştirmek
Cebinden çıkardığı mendille kanayan burnunu tamponlarken, yavaş yavaş uzaklaşmak istedi.
B. Felek
tampon
- Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir maddeden yapılmış büyük tıkaç.
- Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak maddeyle dolu şey.
- Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım.
- Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı veya sterilize edilmiş pamuklu özel parça.
- Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken.
- Bk. yastık
- Baskıt
- Bk. önleç
- Asit veya baz ilavesiyle hidrojen (H+) iyonu derişimini fazla değiştirmeyen madde veya zayıf asit ve onun konjuge bazını içeren çözelti.
- Sindirim kanalı asitliğinin değişmesini engellemeye yardım eden ve çiftlik hayvanları rasyonlarında kullanılan kalsiyum karbonat, sodyum bikarbonat, bentonit gibi maddeler.
tamponlama
- Tamponlamak işi.
- Hidrojen iyon yoğunluğunu sabit tutma işlemi.
- Doğrudan doğruya yara üzerine steril gazlı bez, onun üzerine de pamuk koyup bir sargıyla sıkıca sarmakla yapılan kanama durdurma işlemi.
- Bk. arabelleğe alma
- Buffering.
- Buffering, tamponage.
- Cushioning.
tampon
- Bir deliği kapamaya yarayan, herhangi bir maddeden yapılmış büyük tıkaç.
- Bir darbenin şiddetini azaltmaya yarayan, içi yumuşak maddeyle dolu şey.
- Çarpışmaların etkisini azaltmak için vagonların, otomobillerin ön ve arkalarında bulunan donanım.
- Kanı silmek, durdurmak için kullanılan gazlı bez yumağı veya sterilize edilmiş pamuklu özel parça.
- Bir darbenin, çatışmanın şiddetini azaltan etken.
- Bk. yastık
- Baskıt
- Bk. önleç
- Asit veya baz ilavesiyle hidrojen (H+) iyonu derişimini fazla değiştirmeyen madde veya zayıf asit ve onun konjuge bazını içeren çözelti.
- Sindirim kanalı asitliğinin değişmesini engellemeye yardım eden ve çiftlik hayvanları rasyonlarında kullanılan kalsiyum karbonat, sodyum bikarbonat, bentonit gibi maddeler.