tümsek ne demek?
- Küçük tepe, tüm (II), tümbek
Sazlarla, kamışlarla örtülü bir tümseği atladım. Kıyıdayım.
O. V. Kanık - Çıkıntılı yer, kabarıklık, şişkinlik
Bu uzun hayalden birdenbire önümde bir tümsek beni uyandırdı.
H. E. Adıvar - Rise.
- Bank.
- Small mound.
- Prominent.
- Convex.
- Knoll.
- Small wound.
- Small pile.
- Lunch.
- Heap.
- Molehill.
- Kame.
- Knurl.
- Bench.
- Obstruction.
- Umbo.
- Camber.
- High ground.
- Rising ground.
- Gibbous.
- Protuberant.
- Mound.
- Bump.
- Swell.
- Prominence.
- Protuberance.
- Hillock.
- Hump.
- Barrow.
- Bulge.
- Hummock.
tümsek ayna
- Yansıtıcı yüzeyi tümsek olan dışbükey ayna. anlamdaş dışbükey ayna.
- Yansıtıcı yüzeyi tümsek olan dışbükey ayna. anlamdaş dışbükey ayna.
- Convex mirror.
- Konvexspiegel
- Miroir convexe
tümsek mercek
- Geçirdiği ışık ışınlarını ana eksene doğru toplayan, ortası çevresinden daha kalın mercek, anlamdaş yakınsak mercek.
- Geçirdiği ışık ışınlarını ana eksene doğru toplayan, ortası çevresinden daha kalın mercek, anlamdaş yakınsak mercek.
- Convex lens.
- Brennglas, Sammellinse
- Lentille convexe