sulu ne demek?
- Suyu olan, içinde su bulunan, koyu karşıtı
Eczanede acaba nane suyu yahut zararsız bir sulu ilaç var mıdır?
R. N. Güntekin - Suyu çok olan
Onun getirdiği kızarmış eti, şarabı, iri ve sulu elmaları acele yuttu.
Ö. Seyfettin - İçine su katılmış, sulandırılmış olan.
- Yersiz şakalar yapan, söz ve davranışları ile çevresini tedirgin eden veya gereksiz iltifatlarda bulunan (kimse)
Ben diyor, akşamdan beri onu kolluyorum. Bilirim sarhoşluğu suludur.
M. Ş. Esendal - Su molekülleri ile kuşatılmış, hidratlanmış.
Member of the most prominent tribe of the Moro tribes, occupying the Sulu Archipelago; also, their language.
Watery.
Juicy.
Moist.
Hydrated.
Hydrous.
Aqueous.
Sassy.
Saucy.
Sloppy.
Weak.
Lush.
Pappy.
Ripe.
Runny.
Slushy.
Smarmy.
Soft.
Soupy.
Succulent.
Washy.
Saucily.
Dilute.
Facetious.
Familiar.
Fresh.
Frivolous.
Gross.
Mellow.
Perky.
Pert.
Soggy.
Enhydrous.
Thin.
Silly.
Sappy.
Fluid.
Importunate.
Too familiar.
Watered down.
Sb who makes stale.
Annoying jokes.
Overly familiar.
Aqueus.
Wishy washy.
sulu ağız
- Üç günlükten küçük kuzularda Escherchia coli enfeksiyonunda salya akıntısı, fiziksel çöküntü, iştah kaybı ve şirdende gaz toplanmasıyla belirgin olan hastalık.
Watery mouth.
sulu alkol içmek
Grog.