stock ne demek?
- Bkz. stok
- Envanter
We don't have that in our stock. / Envanterimizde yok.
- Depodaki mallar
- Mevcut mal
- Satılacak mal
- Bir çiftlikte bulunan hayvanlar
- Sermaye hisseleri, hisse senedi
- Ağaç gövdesi
- Irk, silsile, soy, nesep, nesil
- Bulundurmak
She always stocks her bar with whiskey. / Barında her zaman viski bulundurur.
- Menşe
- Asıl
- Çorba için hazırlanan et suyu
- Hammadde
- Tüfek veya tabanca kundağı
- Top arabasının ana dingili
- Sap, kabza, el
- Stokta bulundurmak
Do you stock compact discs? / Sizde kompakt disk bulunur mu?
We don't stock pornography. / Pornografik yayınlar bulundurmuyoruz.
- Stok yapmak, mal yığmak
- Mal ile doldurmak
- Filiz sürmek.
- Alelade
- Beklenen
- Stok olarak elde tutulan
- Her vakit kullanılmaya hazır, elde bulundurulan
- Stoklamak, depolamak, yığmak, bulundurmak,
- Tamamen, kütük gibi (hareketsiz)
- Şebboy
stok
- Bir satış yerinde satışa hazır bulundurulan malların tümü, istif.
- Bir sanayi dalında yararlanılan ham, işlenmiş veya yarı işlenmiş maddelerin tümü.
- Bir gereksinimi karşılayacak maddeden çok miktarda yığma, istif.
- Satılmamış, istif edilmiş mal
- Firmaların üretim ya da satışlarındaki beklenmedik dalgalanmaları karşılayabilmek için tuttukları mamul, yarı mamul ve hammadde.
- Bk. yığı
- Sukroz termal oligosakkarit karamel.
- Sınırları belirli olan bir su kütlesindeki su ürününün miktarı.
- Sucrose thermal oligosaccharide caramel.
- Stock.
stock account
- Sermaye hesabı
- Stok hesabı
stock accountant
- Mal sayışmanı