sound ne demek?
- Ses, seda, avaz
- İma, anlam, mesaj
- Gürültü, şamata
- Ses erimi
- Ses çıkarmak, ses vermek
- Yüksek sesle ilân etmek
- Ses çıkarttırmak, çalmak, öttürmek
Sound your horn: Kornayı çal!
The wake-up bell sounded at six: Uyandırma zili saat altıda çaldı.
- Araştırmak, sondayla bakmak, sonda ile yoklamak
- Gibi gelmek.
That sounds good to me. Bana iyi gibi geliyor.
- Gibi görünmek
- Çalınmak, ötmek
- Açıkça övmek, herkesin içinde methetmek
- Sağlam, kusursuz
- Sıhhatli, salim, esen
- Emin, emniyetli
- Doğru, sahih, güvenilir.
- İyi, tam
- Mükemmel
- Derin (uyku)
- Geçerli, kanuni, sağlam
- Derin derin
- Geniş boğaz
- Solungaç.
- İskandil etmek, derinliğini yoklamak, (suyun) derinliğini ölçmek.
- Bir kimsenin fikrini anlamaya çalışmak
sound a cow makes
- Möö
sound absorbant material
- Selen emici gereç