sallamak ne demek?
- Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek
Sen yine anahtarını çıkar, salla, eğlendir.
H. E. Adıvar - Uydurmak, kafadan atmak.
- Sarsmak.
- Beklenmedik bir başarı kazanmak.
- Zor durumda bırakmak.
- Bir işi sürekli olarak başka bir zamana ertelemek, savsaklamak
Ev sahibinin gözünü boyarım, kalan borcu bir müddet daha sallarım diyordu.
S. M. Alus - Vurmak, tokat atmak
Sokaktan geçen bir adam, bunları ayırdı, ikisine birer tokat salladı...
M. Ş. Esendal Nod.
Bob.
Shake.
Swing.
Rock.
Wave.
Waggle.
Agitate.
Brandish.
Flap.
Flirt.
Flourish.
Joggle.
Jolt.
Roll.
Switch.
Dangle.
Jiggle.
Sway.
Toss.
Whisk.
Wobble.
To swing.
To sway.
To dangle.
To rock.
To shake.
To wave.
To wag.
To brandish.
To waggle.
To wobble.
To leave in suspense.
To make up.
To dawdle.
To wave / to wag sth from side to side.
To cause to sway / to shake.
To nod to put off.
To postpone.
Flail.
sallama
- Sallamak işi.
Shake.
Sweep.
Toss.
Waggle.
sallama çay
- İşlendikten sonra torba içinde satışa sunulan çay, poşet çay, torba çay.