salıncakçı ne demek?
- Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsü
Gölün üstünde güneşin doğuşuna batışına, aylı gecelere doyum olmuyordu.
N. Cumalı - Yapay su birikintisi.
- Eğlence yerlerinde salıncak çalıştıran kimse
Salıncakçının oğlu herkese göz kulak oluyordu.
T. Dursun K
salıncak
- İki ucundan iki iple veya zincirle yüksek bir yere asılan ve üzerine oturulup sallanılan eğlence aracı
- Küçük çocukları uyutmak için beşik yerine kullanılan ve karşılıklı iki yere iple bağlı bulunan asılı yatak.
- Swing.
salıncak halkalar
- Yerden 5.5 m. yüksekliğe aralıklarla asılı, 16 mm. kalınlığında ayarlanabilir iki halata bağlı, 28 mm. kalınlığında ve 18 cm. çapında ağaçtan ya da deri kaplı madenden yapılmış sallanma, asılma, hızlanma alıştırmalarına yarayan iki halka.
- Flying rings.
- Anneaux mobiles