sakallanmak ne demek?
- Sakallı duruma gelmek
Fark, yalnız şurada ki, birbirinin kucağında oturan bayram çocukları otuzar, kırkar, ellişer yaş ihtiyarlamışlar, sakallanmışlar...
R. N. Güntekin - Sakalı çıkmak.
- To sprout a beard.
sakallı
- Sakalı olan
- Savaş tutsaklarının yaşı geçkin olanları.
- Bearded.
- With a beard.
- Whiskered.
sakallanma
- Sakallanmak işi.
sakalleğeni
- Sakal tıraşı biten kimsenin, oyuk yanı boynuna dayatılan ve içindeki su ile yüzü yıkanan bakır ya da çinko leğen. (-Bursa)