sızmak ne demek?
- İnce aralıklardan veya gözeneklerden az miktarda ve belli olmadan yavaş yavaş akmak, çıkmak
Cam kenarlarından sızacak esintiyle hasta olacağından korkar.
S. Birsel - Gizli tutulan haber, sır vb. şeyler duyulmak, yayılmak.
- Herhangi bir topluluğu, bir örgütü yolundan saptırmak için gizlice arasına girmek.
- Gizlice, haber vermeden gitmek, sıvışmak
Bekir, kaşla göz arasında dışarıya sızdı.
A. İlhan - İçki, yorgunluk vb. sebeplerle kendinden geçerek uyuyakalmak
İlacı konyağa döktüm. İki saat sonra Süleyman sızdı.
A. Gündüz - Düşman mevzileri arasına gizlice girmek ve ilerlemek
Dağlık bir hudut bölgesinde çıkan ve karşı topraktan sızan yabancı çetelerin yardımıyla günden güne ciddi bir hâl alan alçak bir isyanın bastırılmasıydı.
R. N. Güntekin - Leak.
- Ooze.
- Leak out.
- Ooze out.
- Seep.
- Trickle.
- Infiltrate.
- Creep.
- Effuse.
- Emanate.
- Escape.
- Exude.
- Filter out.
- Percolate.
- Permeate.
- Run out.
- Transpire.
- Transude.
- Weep.
- To ooze.
- To trickle.
- To leak.
- To leak out.
- To infiltrate.
- To drop into a drunken slumber.
- To exude.
- To permeate.
- To seep.
- To escape.
- To trickle out of.
- To leak / to seep from.
- To become known.
- To enter a place unobtrusively.
- To pass out (after getting drunk.
- To drip.
- To liquidate.
- To inflitrate.
- To infilter.
- To drain.
sızma
- Kapı, pencere aralıklarından oda havasının değişmesi.
- Sızdırılmış.
- Sızmak işi.
- Yağmur ve kar sularının, çatlak ya da geçirimli katmanlardan yeraltına geçmesi olayı.
- Nicemsel taneciğin, erke engelinin üstünden geçecek denli devinim erkesi olmadığı halde arkaya geçebilmesi olayı.
- Leakage.
- Spurt.
- Escape.
- Exudation.
- Leak.
sızma ipi
- Hareketli parçalar arasından akışkanın sızmasını önleyen yağlı ip.
- Packing.