sırnaşma ne demek?
- Sırnaşmak işi
Yataktan kalktıktan sonra Emine'ye mütemadiyen sırnaşması var ki buna, kadın hiç tahammül edemiyordu.
H. E. Adıvar - Advances, obtrusion, subservience.
sırnaşmak
- Sırnaşıkça davranmak.
- To persist exasperatingly in asking for sth.
- To importune.
sırnaşmak
- Sırnaşıkça davranmak.
- To persist exasperatingly in asking for sth.
- To importune.
sırnaşık
- Can sıktığına, rahatsız ettiğine aldırmadan bir kimseden sürekli, yalvarırcasına istekte bulunan ve bu isteğinde direnen (kimse).
- Sıkıntı veren, rahatsız eden, tedirgin eden, musallat olan
- Exasperatingly importunate.
- Obtrusive.
- To annoy.
- Worry.
- Saucy.
- Tiresome.
- Importunate.