rüyet ne demek?
Kökeni: Arapça
- Görme.
- Seyretme, bakma, görüş.
- Görmek, bakmak.
- Basiret, isabetli düşünme hassası.
- Kalp gözüyle manevi alemi görme, müşahade.
- Osmanlıca'da yazılışı: rü'yet.
- İdare etmek.
- Seeing.
- Perceiving.
- Judicial examination.
- Cognizance.
rüyetullah
- Cennet'te mü'minlerin Allah'ı görmeleri.(Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun? Ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mes'udane hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rü'yet-i cemaline mukabil gelmeyen bir Cemil-i Zülcelal'in daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Mübtela ve meftun ve müştak olduğunuz mecazi mahbublarda ve bütün mevcudat-ı dünyevideki h--uşu--n ve cemal, O'nun cilve-i cemalinin ve hüsn-ü esmasının bir nevi gölgesi... ve bütün Cennet, bütün letaifiyle bir cilve-i rahmeti... ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizablar ve cazibeler, bir lem'a-i muhabbeti olan bir Mabud-u Lemyezel'in, bir Mahbub-u Layezal'in daire-i huzuruna gidiyorsunuz ve ziyafetgah-ı ebedisi olan Cennet'e çağrılıyorsunuz. Öyle ise; kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz. M.) (Osmanlıca'da yazılışı: rü'yetullah)
rüya
- Düş.
- Gerçekleşmesi imkansız durum.
- Gerçekleşmesi beklenen ve istenen şey.
- Bir kadın adı.
- Umut.
- Hayal.
- Uykuda görülen düş.
- Dream.