place ne demek?
- Yer, konum, mevki
Put it back in its place. / Onu yerine koy.
This is a beautiful place. / Burası güzel bir yer.
All the places in this row are taken. / Bu sıradaki tüm yerler dolu.
- Yerleştirmek, koymak; yerini belirlemek; oturtmak
- Ev, işyeri, dükkan
- Yatırım yapmak; yatırmak (para); vermek (sipariş)
- Küçük sokak veya meydan
- Semt, şehir, kasaba
- Mahal, mekân, mevzi
- Koymak, bir yere koymak, yerleştirmek
- Kim olduğunu çıkarmak, tanımak
Although we had met before I couldn't place him. / Daha önce tanışmamıza karşın kim olduğunu çıkaramadım.
- Bir memuriyete veya işe koymak
- Vermek, yatırmak (para)
- Atamak, tayin etmek
- Çıkarmak, tanımak
- Sınıflandırmak
- (spor) birinci, ikinci veya üçüncü gelmek
- Koşuda ikinci gelmek
- Görevlendirmek
- Derece almak
- Bırakmak
place a bet
- Bahse girmek.
place an order
- Sipariş vermek, ısmarlamak