parlak ne demek?
- Parlayan, ışıldayan
Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu.
H. E. Adıvar - Temiz ve ışıklı
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı / Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı.
F. N. Çamlıbel - Göze çarpacak kadar başarılı
Birinci İnönü Harbini parlak bir zaferle kazandık.
A. Gündüz - Yüzü güzel (oğlan).
- Çok başarılı.
- Işıltılı
- Temiz.
- Göz alan
- Shiny.
- Shining.
- Bright.
- Luminous.
- Luminescent.
- Dazzling.
- Glossy.
- Aglow.
- Oriental.
- Brilliant.
- Pyrotechnic, pyrotechnical.
- Ardent.
- Clear.
- Crowning.
- Crystal.
- Effulgent.
- Flamboyant.
- Flaming.
- Flaring.
- Flashy.
- Fulgent.
- Fulgurant.
- Glace.
- Glittering.
- Glowing.
- Gorgeous.
- Illuminant.
- Incandescent.
- Clever.
- Colourful.
- Fine.
- Garish.
- Gaudy.
- Glorious.
- Grand.
- Jazzy.
- Light.
- Lurid.
- Polish.
- Polished.
- Resplendent.
- Rich.
- Rosy.
- Ruby.
- Silken.
- Sleek.
- Sparkling.
- Gleaming.
- Successful.
- Influental.
- Glistering.
- Radiant.
- Astute.
- Crystalline.
- Glad.
- Glare.
- Lively.
- Luculent.
- Lustrous.
parlak açınık
- Ağır açınıklardan a açığına denir.
- Voyelle éclatante
parlak başarı
- Crowning achievement, eclat, brilliant success.