olgun ne demek?
- Yenecek duruma gelmiş meyve.
Oluğun altına bir sepet iri, olgun, renkli şeftali koymuşlar.
R. H. Karay - Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş, ağırbaşlı kimse.
Benim bütün cefama olgun adam gibi katlanmasını bilmişti.
Y. K. Karaosmanoğlu - Büyüme ve gelişmesini tamamlayarak ergin evreye ulaşmış.
- Hlk. Veteriner hekimliği folklorunda sıcak ve yumuşak apse.
- Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gelişmiş kimse.
- Soydan gelen kimse.
- Büyüme ve gelişimini tamamlayarak ergin evreye ulaşmış, matür.
- Kamil.
- Ripe.
- Grown.
- Mellow.
- Seasoned.
- Fruity.
- Experienced.
- Mature.
- Mature, ripe.
- Mûr
- Maturus:olgun
olgun balık
- Ergin balık.
- Mature fish.
olgun cinsiyet hücresi
- Genoblast.