objektif ne demek?
- Nesnel, subjektif karşıtı.
Olayları elden geldiğince objektif bir şekilde vermeye özen gösterirdi.
H. TanerBunu ben objektif bir haber diye yazıyorum.
N. Hikmet - Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün vb. optik aletlerle cisimlerden gelen ışınları alıp ekran üzerine yansıtan mercek veya mercek sistemi
Örtümün aralığında objektifin bebeksiz gözü bakıyor.
F. R. AtayFotoğrafta, annemle babamın objektife bakışlarından, onu kendilerine çeviren kimseden hoşlandıkları anlaşılıyor.
A. Ağaoğlu - Fr. Hakikatı olduğu gibi aksettiren.
- Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen.
- Mikroskopta, numuneye yakın olan mercek.
- Işık mikroskobunda dokuların büyük görüntüsünü elde etmeye yarayan mercek parçası.
- Bk. nesne merceği
- Bk. mercek dizgesi
- Bk. mercek
- Fotograf makinelerindeki mercekler.
- Hastalıkta doktor tarafından görülebilen ve dokunulabilen her şey
- Even-handed.
- Clinical.
- Practical.
- Object-glass.
- Lens.
- Detached.
- Disinterested nesnel.
- Objective.
- Objective glass.
- Unbiased.
- Object glass.
- Objektif
nesne merceği
- Minigözler, uzgözler gibi ışıksal aygıtların nesneden yana olan mercekleri.
- Minigözler, uzgözler gibi ışıksal aygıtların nesneden yana olan mercekleri.
- Objective.
- Objectiv
- Objectif
objektif ayarı
- Bk. odaklama
objektif bedel
- Bk. nesnel karşılık