nimet ne demek?
Kökeni: Arapça
- İyilik, lütuf, ihsan.
Başımızdan gitmesi, ekşi suratından kurtulmamız da bir nimetti.
S. M. Alus - Yaşamak için gerekli her şey.
Desem ki sen benim için hava kadar lazım / Ekmek kadar mübarek / Su gibi aziz bir şeysin / Nimetsin, nimettensin
C. S. Tarancı - Yiyecek içecek, özellikle ekmek.
- Yararlanılan imkân.
- Azık, yiyeceğe, içeceğe dair şeyler.
- İyilik, bağış, lütuf.
- Mutluluk, saadet.
- Hidayet.
- Osmanlıca'da yazılışı: ni'met.
- Blessing.
- Boon.
- Benefaction.
- Godsend.
- Food.
- Bread.
nimet hakkı
- Yenilen, içilen şeyler üstüne yemin sözü
nimeti ayağıyla tepmek
- Kısmetini ayağıyla tepmek.