nazik ne demek?
Kökeni: Arapça
- Başkalarına karşı saygılı davranan.
Seçilmişlik duygusu insanları birbirine yakınlaştırdığından içeride herkes birbirine karşı son derece nazikti.
E. ŞafakOldukça kibar ve nazik bir beyefendi.
- - İnce yapılı, narin.
Kadın fevkalade nazik ve güzel, çocuklar oya gibi idiler.
S. F. Abasıyanık - Dikkat edilemezse kırılabilen, bozulabilen, kötüleşebilen.
- Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik.
Şimdi devleti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır.
A. Ş. Hisar - Dikkat isteyen, özen gerektiren.
Rica ederim gülmeyiniz, iş pek naziktir, şaka götürmez.
H. R. Gürpınar - Güzel zarif.
- Saygılı, terbiyeli.
- Güzel.
- Nezaketli.
- Osmanlıca'da yazılışı: nâzik.
Polite.
Courteous.
Gentle.
Kind.
Affable.
Obliging.
Delicate.
Attentive.
Brittle.
Civil.
Civil-spoken.
Civilized.
Complaisant.
Considerate.
Dainty.
Debonair.
Debonaire.
Decent.
Distingue.
Douce.
Eggshell.
Exquisite.
Fair.
Genteel.
Gracious.
Kid-glove.
Diplomatic.
Fragile.
Genial.
Graceful.
Nice.
Suave.
Sugary.
Tactful.
Thoughtful.
Ticklish.
Tricky.
Urbane.
Refined.
Of delicate build.
Delicate which calls for finesse.
Bland.
Chivalrous.
Critical.
Cultivated.
Gallant.
Mannerly.
Tricky, trickish.
nazik durum
Juncture.
nazik konuya dokunmak
Skate on thin ice.