mahsus ne demek?
- Özgü
Her sanata mahsus aletler vardır. Bize de böyle bir şeyler lazım...
H. R. GürpınarKanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir.
N. F. Kısakürek - Biri veya bir şey için ayrılmış, münhasır
Vatan bizim kılıcımızın ekmeğidir. Daima kendimize mahsus, kendimize münhasır biliriz.
N. Kemal - Özel
Kayseri'nin sayın valisine, mahsus selam ederim.
B. R. Eyuboğlu - Özellikle.
- Bilerek, isteyerek, kasten
... kapıyı mahsus açık bırakmıştı.
A. İlhan - Şaka olarak, şakadan.
Yok öyle bir şey, mahsustan söyledim.
- Duyulan, anlaşılan, hissedilen.
- Belli, ortada, aşikâr.
- Bk. duyulur
- Duyulmuş. Hissedilmiş. Derk olunmuş. Duyulan.
Common to.
Particular.
Peculiar.
Purposely.
Peculiar to.
Proper to.
Reserved for.
Intentionally.
On purpose.
Just for fun.
For fun.
In jest.
Special to.
Unique to.
Set aside for.
Appropriate.
Especial.
Intentional.
özgü
- Belli bir kimsede, şeyde veya türde bulunan, öze, has, mahsus
- Aynı cinsten başka hiçbir türde veya bireyde rastlanılmayan, öze, has, mahsus
- Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus
- Bir özdek ya da işlemin özelliklerine ilişkin.
Characteristic.
Peculiar to.
Particular.
Special to.
Appropriate.
Endemic.
duyulur
- Duyularla algılanan, duyularla verilmiş olan gerçekliğe ilişkin (Mundus sensibilis =duyulur dünya, algılanan dünya, görüngüler dünyası).
Sensible.
Perceptible.
Sensible
Sensibilis
mahsus ol
Pertain to
mahsusa
- Mahsus, hususi.