line ne demek?
- Çizgi, yol, hat
- Dizi, sıra
Stay in line! / Sıradan çıkmayın!
- Kuyruk, sıra
We stood in that line for hours. / O kuyrukta saatlerce bekledik.
- Çizmek, çizgi çizmek
- Satır
There are fifty-four lines on this page. / Bu sayfada elli dört satır var.
- Dize
a line of poetry / bir şiir dizesi
- Hat
line of communications / ulaşım hattı
- Ip, sicim
- Iplik
- Içine astar koymak, astarlamak
- Kaplamak
- Doldurmak.
- Çizgilerle göstermek
- Altına veya üstüne çizgi çekmek
- Dizmek, bir sıraya koymak
- Çizgilerle doldurmak
line activated telephone recorder
- Tan
line adapter
- Hat uyarlayıcı