lezzet ne demek?
- Ağız yoluyla alınan tat
Tekrar odaya dönse bu kaynağın suyunda umduğu lezzeti tekrar bulabilecek miydi?
Y. K. Karaosmanoğlu - Herhangi bir şey karşısında duyulan zevk, haz
Ona da dinlenmek gibi bir lezzet yetişir.
A. Rasim - (C.: Lezzat) Tad, çeşni. Hoş ve güzel olan şey.(Dünyanın akıbeti ne olursa olsun, lezaizi terketmek evladır. Çünki, akıbetin ya saadettir, saadet ise şu fani lezaizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının akıbetini küfür saikasiyle adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezaiz evladır. Çünki, o lezaizin zevaliyle vukua gelen hususi ve mukayyed ademlerden adem-i mutlakın elim elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler, o elemlere galebe edemez. M.N.)
- Taste.
- Flavor.
- Flavour.
- Good taste.
- Savour.
- Relish.
- Daintiness.
- Lusciousness.
- Salt.
- Sapidity.
- Sauce.
- Savor.
- Savoriness.
- Savouriness.
- Smack.
- Zest.
- Pleasure.
- Enjoyment.
- Delectation.
lezzet almak
- Hoşlanmak.
- To find pleasure in.
lezzet katmak
- Give flavor, add zest to, zest, flavor, flavour [Brit.].