lead ne demek?
- Yol göstermek, rehberlik etmek
- Başında olmak, öncülük etmek, önde gitmek, önderlik etmek
Gandhi led the resistance to British rule in India. / Gandi, Hindistan'daki İngiliz yönetimine karşı direnişe önderlik etti.
- Yönetmek, yönlendirmek, etkilemek, başı olmak, , açmak (kartlarını), götürmek
- Başlatmak
- Rehberlik, kılavuzluk, önde bulunma
- Kalem kurşunu, grafit
- Sürdürmek, sürmek
- Saçma
- Satırlar arasını açmak için kullanılan ince kurşun cetvel, anterlin
- Kurşun
- Kurşunla doldurmak veya kaplamak
- Akımtaşır
- Satır aralarını anterlin ile açmak
- Çanak çömleği kurşun sır ile kaplamak
- Pencere camlarını kurşunla tutturmak
- Kurşunla tıkamak (tüfek)
- Iskandil etmek
- Elinden tutup götürmek
- Idare etmek, başkanlık etmek
- Başına geçip yol göstermek
- Önde gelme, ileride bulunma
- Başında olmak
- Tesir etmek, cezbetmek, çekmek
- Başlamak
- Gitmek, varmak
- Iskandil
- Başta gelmek
- Netice vermek
- Oyunda başlama hakkı
- Buzlu sularda gemi için açık yol
- Kaya çatlakları içinde toplanmış maden cevheri
- Tiyatroda baş rol veya bu rolü oynayan kimse
- Bağlama teli
- Grupla söylenen şarkıda baş ses
- Makalenin ilk cümleleri
- Briç oyununda ilk konan kağıt veya ilk oynayacak olan kimse
lead a cat and dog life
- Kedi köpek gibi zıt olmak, geçinememek
- Kedi-köpek gibi zıt olmak, geçinememek
lead a dogs life
- Kolay hayat sürmek, rahat hayat sürmek (Yazılışı: lead a dog's life)