kusur ne demek?
Kökeni: Arapça
- Eksiklik, noksan, nakısa
Biz bu meslek kusurundan oldum olası kendimizi kurtaramamışız ve hâlâ kurtaramamaktayız.
B. FelekBizden şerefli yırtıcı kuş, kan emen böcek / Tanrı'm o yolda rızkını vermiş, kusuru yok.
Mehmet Çınarlı - Özür.
- Bilerek veya bilmeyerek bir işi gereği gibi yapmama.
- Elverişsiz durum.
- Bkz. arıza
- Bilerek savsama sonucu ya da bir önlemsizlik yüzünden ortaya çıkan yasanın korumadığı bir eylem, olay ya da işlem.
- Hayvanın verim yeteneğinin zayıflaması veya yaşam gücünün azalması.
- Genetik anormalliklere neden olan allel.
- Ayıp.
- Noksanlık, eksiklik
- Noksan ve acizlik.
- İhmal, tedbirsizlik.
- Fault, fault finding.
- Defect, shame.
- Defect.
- Fault.
- Deficiency.
- Vice.
- Taint.
- Failing.
- Failure.
- Blame.
- Imperfection.
- Infirmity.
- Inaccuracy.
- Blemish.
- Cavil.
- Culpability.
- Defalcation.
- Default.
- Demerit.
- Flaw.
- Freckle.
- Gaff.
- Remissness.
- Scar.
- Shortcoming.
- Stigma.
- Blot.
- Offence.
- Offense.
- Disadvantage.
- Drawback.
- Structural defect.
- Delinquency.
- Faux pas.
- Gall.
- Hole.
- Legal negligence.
- Misdemeanour.
- Oversight.
- Weakness.
- Faute
arıza
- Aksama, aksaklık, bozulma.
- Engebe.
- Bir notanın sesini yarım ton yükseltmek, alçaltmak veya eski durumuna getirmek için notanın soluna konulan diyez, bemol ve bekâr işaretlerinin ortak adı.
- Bir notanın sesini yarım ton yükseltmek, alçaltmak veya eski durumuna getirmek için notanın soluna konulan diyez, bemol ve bek
- Sonradan olan, noksanlık. (Osmanlıca'da yazılışı: ârıza)
- Malfunction.
- Breakdown.
- Defect.
- Fault.
- Hitch.
kusur arama
- Nitpicking.
kusur aramak
- Yanlışını, eksikliğini, elverişsizliğini aramak
- Nit pick.