konak ne demek?
- Büyük ve gösterişli ev
İstirahat için İstanbul'a gelmiş, bu konağı alıp yerleşmişti.
Ö. Seyfettin - Hükûmet işlerinin görüldüğü yapı.
- Misafir.
- Konakçı.
- Araba veya hayvanla bir günde alınan yol.
- Yolculukta geceyi geçirmek için inilen, konaklanılan yer.
- Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası.
- Gözde oluşan ince tabaka.
- Bir asalağın hayatının tümünü ya da bir kısmını içinde ya da üzerinde geçirdiği, besin ihtiyacını ve korunmasını sağladığı organizma.
- Bk.konakçı.
- Bir parazitin veya enfeksiyöz etkenin hayatının tümünü veya bir kısmını içerisinde veya üzerinde geçirdiği, besin ihtiyacını veya korunmasını sağladığı hücre veya organizma.
- Enfekte olmuş canlı.
- Konuk, misafir.
- Konuk olunan yer.
- Menzil, yolculukta gece vakti inilen yer.
- Bir parazitin hayatının tümünü veya bir kısmını içerisinde veya üzerinde geçirdiği, besin ihtiyacını veya korunmasını sağladığı organizma, konakçı.
- Residence.
- Residency.
- Halting place.
- Court.
- Dandriff.
- Dandruff.
- Hall.
- Mansion.
- Road house.
- Scurf.
- Villa.
- Quarter.
- Stage.
- Government house.
- Day's journey.
- Host.
- Large and imposing house.
- Shopping place.
- Place to spend the night.
- Halting- place.
- Mansion house.
- Hôte
konakçı
- Toplu olarak yapılan yolculukta konak yeri sağlamakla görevli kimse.
- Sefere çıkan askerlerin önünden gidip konak yeri sağlamakla görevli subay.
- Asalağın erginini veya gelişim evrelerinden herhangi birini taşıyan canlı, konuk.
- Sefere çıkan askerin önünden gidip konak yeri sağlamakla görevli subay.
- Asalağın erginini ya da gelişim evrelerinden herhangi birini taşıyan canlı. a. bk. arakonakçı, sonkonakçı.
- Konak.
- Host.
- Wirt
- Hôte
- Hospes
konak arabası
- Equipage
konak gibi
- Büyük ve gösterişli (ev).