koşmak ne demek?
- Adım atışlarını artırarak ileri doğru hızla gitmek
Biriyle kavga ederken kızışacak olursa hızlı koşmak için pabuçlarını eline alan sokak çocukları gibi...
R. N. Güntekin - Bir yere ivedilikle gitmek
- Bir işle çok ilgilenmek, koşuşturmak
- Koşuya çıkmak.
- Kovalamak, üstüne düşmek, izlemek.
- Birlikte iş görmesi için bir şeyi başka birinin yanına katmak, arkadaş olarak vermek.
- Hayvanı çekeceği arabaya, sabana vb.ne bağlamak.
- Şart ileri sürmek
- Birini, bir işte görevlendirmek.
- Team.
- Jog.
- Leg it.
- Rush.
- Harness.
- Yoke.
- Career.
- Clip.
- Course.
- Scamper.
- Scamper about.
- Scour.
- Scurry.
- Shin.
- Lope.
- To run.
- To pursue.
- To harness.
- To hitch up a horse to.
- To have sb escort another.
- To have sb to do a job.
- Gallop.
- Hurry.
- To go the paces.
- Pelt.
- Race.
- Speed.
- Trot.
koşma
- Koşmak işi.
- Bir halatı, ağacı pekiştirmek için yanına konulan halat veya ağaç.
- Sazla okunmak için hece ölçüsü ile yazılmış, ilk parçasının birinci, ikinci ve dördüncü dizeleriyle öteki parçaların dördüncü dizeleri birbiriyle, kalan dizeler de kendi aralarında uyaklı, konuları sevgi ve doğa olayları olan bir halk şiiri.
- Running.
- Racing.
- Rush.
- To run.
- Ballad.
- Stiffener.
- Stay.
koşma bileşik
- Bkz. Bileşim.