kibar ne demek?
Kökeni: Arapça
- Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan kimse.
İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum.
Y. Z. Ortaç - Büyük cömert, asil, zengin.
- Terbiyeli ve nezaket sahibi.
- Zengin, soylu, köklü aile.
Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti.
Haldun Taner - İnce ve narin yapılı.
- Seçkin, değerli.
- Büyükler, ulular.
- Seçkin, değerli.
- Hassas.
- Zengin, soylu.
- Kibirli.
Polite.
Gentle.
Nice.
Well-born.
Aristocratic.
Aristocratical.
Attentive.
Blancmange.
Bland.
Chivalrous.
Civil.
Civilized.
Courteous.
Courtly.
Distingue.
Douce.
Elegant.
Exquisite.
Fashionable.
Gallant.
Genteel.
Kid-glove.
Well mannered.
Mild.
Parlia.
Decent.
Decorous.
Grand.
Kind.
Refined.
Slimy.
Well-bred.
Noble.
Distinguished.
Classy.
Elevated.
Gracious.
Mannerly.
Polished.
Suave.
kibar adam
Toff.
kibar davranış
Kindly bearing.