kenar ne demek?
- Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka
O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi.
O. V. Kanık - Bir şeyi çevreleyen çizgi.
- Pervaz, çizgi, antika, baskı vb. çevre süsleri.
- Merkezden uzak olan, kuytu, ıssız, sapa, tenha yer
- Yan.
- Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri.
- Bir geometrik şeklin iki düzlemsel yüzünün arakesiti olan doğru veya doğru parçası.
- Bir çizgede, iki köşeyi birleştiren bir eleman. bk. yönlükenar, yönsüzkenar.
- Bk. toplam keseği
- Film kuşağının iki yanı.
- Hlk. Sığır budunun açlık çukurluğuna en yakın bölgesindeki kaslardan elde edilen pastırmalık et parçası veya bu parçadan yapılan pastırma.
- Çevre, kıyı, Sahil, deniz kıyısı.
- Brim.
- Border.
- Side.
- Margin.
- Brink.
- Brow.
- Flange.
- Marge.
- Skirt.
- Skirting.
- Verge.
- Wale.
- Wheal.
- Bank.
- Cushion.
- Edging.
- Fringe.
- Surround.
- Corner.
- Nook.
- Selvage.
- Selvedge.
- Shore.
- Edge.
- Perforationsrand, Perforationsseite
- Arete
- Bord
kenar açı
- Edge angle.
- Angle plan
kenar bandi
- Sideband