kemal ne demek?
Kökeni: Arapça
- Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik.
Nihayet yaşlarımız kemâle erdi.
B. Felek - Bir şeyin tam ve noksansız dereceye erişmiş olması durumu.
- En olgun, en yetişkin döneminde olma.
- Bütün güzel sıfatlarla muttasıf olmak.
- En yüksek değer.
Tozu kaldı ise bir paket al, saçak tütün iç. Bunun kemali altmış para!
M. Ş. Esendal - Tamlık, eksiksizlik.
Kırmızı gülden rengin almışsın / Güzellikte kemâlini bulmuşsun.
Karacaoğlan - Kamillik, olgunluk.
- Olgunlaşma.
- Erginlik.
- Mükemmellik.
- Bilgi, fazilet
- Erdem, bilgi.
- Bk. olgunluk
- Fazilet.
- Perfection yetkinlik.
- Maturity olgunluk.
- Maturity.
- Ful l ness.
- Perfection.
- Family name; Yasar Kemal (born 1923), Turkish author.
olgunluk
- Yetişkinlik.
- Meyvelerin olgun, yenilebilir olma durumu.
- İnsanların bilgi, görgü ve hoşgörü bakımından gereği kadar gelişmiş olma durumu, yetkinlik, kemal
- Hücreler, örgenler, beden ve zihnin görevleri bakımından gelişmenin en üst sınıra ulaştığı ve büyümenin son bulduğu evre.
- Maturity.
- Matureness.
- Ripeness.
- Mellowness.
- Adolescence.
- Ful l ness.
kemal bulmak
- Bkz. kemale ermek
kemal i evvel
- Bk. entelèkheia