karanlık ne demek?
- Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olan.
- Işık olmama durumu
Biz, karanlığın içinde ilerliyoruz.
H. Taner - Yasalara, töreye uygun olmayan
- Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum)
- Karışık.
- Üzüntü, sıkıntı, perişanlık
- Dark.
- Obscure.
- Unlit.
- Clouded.
- Darkling.
- Dusky.
- Foggy.
- Funny.
- Funny peculiar.
- Gloomy.
- Murky.
- Pitchy.
- Shadowy.
- Shady.
- Somber.
- Sombre.
- Tenebrous.
- Darkness.
- Obscurity.
- Deep.
- Deepness.
- Gloom.
- Gloominess.
- Inkiness.
- Murk.
- Night.
- Obscuration.
- Doubtful.
- Equivocal.
- Fishy.
- Shade.
- Shadow.
- Sullen.
- The dark.
- Dark place.
- Black.
- Cloudy.
- Sombre somber.
- Touch of the macabre.
- Vague.
karanlık akım
- Bir ışıl gözenin, ışımadığı halde çevriminden geçmekte olan artık akım.
- Bir ışıl gözenin, ışımadığı halde çevriminden geçmekte olan artık akım.
- Dark current.
- Dunkelstrom
- Courant obscur
karanlık alan mikroskobu
- Işık kaynağından gelen ışığın saçılmasını sağlayan bir sistemle numunenin koyu zeminde açık renk görülmesini sağlayan bir tip ışık mikroskobu.
- Darkfield microscope, darkground microscope.
- Microscopie à fond noir