karşılaştırmak ne demek?
- Kişi ve nesnelerin benzer veya ayrı yanlarını incelemek için kıyaslamak, mukayese etmek.
İlk önce ikisinin el yazısını elde edeceğiz, sonra bu mektupla karşılaştıracağız.
A. Gündüz - Karşılaştırma işini yaptırmak.
- Dikişte giysinin bir yanına yapılan işlemi, eşitlik sağlamak amacıyla öbür yanında uygulamak.
- Ses veya görüntü verilerinden elde edilen değerlerin, başka ses ve görüntülerden elde edilen değerler ile mukayese edilmesi.
- Check.
- Confront.
- Match.
- Balance.
- Set against.
- Check against.
- Class with.
- Confront smb.
- With.
- Contrast.
- Crosscheck.
- Parallel.
- Compare.
- Collate.
karşılaştırma
- Kişi ve nesnelerin benzer veya aynı yanlarını incelemek için kıyaslama, mukayese.
- Parmak izi, el yazısı, imza ya da mühürün kendinin olmadığını ileri süren kişiye, parmak bastırma, yazı yazdırma ya da mühürünü bastırma ve eski izlerle yenilerinin bir bilirkişi aracıyle karşılaştırılmasını ve gerçeğin ortaya çıkmasını sağlama.
- Bkz. kıyaslama
- Kopya edilmiş yazma ile aslının karşılaştırılması ve bu işlemin kitabın zahriye ya da hatimesine kaydedilmesi.
- Verification of a writing.
- Benchmark.
- Reference.
- Comparision.
- Crosscheck.
- Check.
karşılaştırma bağlaçları
- Cümlelere kattıkları başka anlamlar yanında, "eşitlik", "üstün tutma", "oranlama", "birlikte olma", "birlikte olmama" gibi anlamlarla iki veya daha çok öge arasında bağlantı kuran bağlaçlar: dA dA, ya ya, ne ne, hem hem: || Hoplaya hoplaya başını alıp gitmekten, analarının memelerini daha bir acıklı daha bir yalvarışlı olarak daha biraz uzaklardan işitmekten hoşlanan kuzulara da ikide bir eleşip kapışan koçlara da artık iyice yumuşak davranıyor, hatta oyunlara kapılıveriyordu (T. Buğra. Yarın Diye Bir Şey Yoktur, s. 161). Biz bir şey anlamıyorduk ya, ne bir şey soran oldu ne de bir kelime söyleyen (T. Buğra. göst. e., s. 171). Ötekine gelince, o artık ne kartaldı ne jet ne de at bir efendi idi o (T. Buğra. göst. e., s. 214). Kör talihin göstereceği yol ise ya mihnet ya sefalet yoludur (Y. K. Karaosmanoğlu. Erenlerin Bağından). Bağışla yenge; hem çağırılmadan hem de çok erken geldim, dedi (T. Buğra. Yalnızlar. s. 7) vb.