kapı ne demek?
- Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı.
Çıtalarla yapılma telli bir kapı koymuşlardı ortasına.
Cahit Uçuk - Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat
Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı.
S. F. Abasıyanık - Devlet dairesi.
- Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân
Onların başvuracağı her kapıya gitmiş.
S. F. Abasıyanık - Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olunan yer.
- Gidere yol açan gereksinim.
- Osmanlı Devleti'nde resmi görev yeri
- Ev gezmesi için gidilen yer.
- Door.
- Portal.
- Entrance.
- Gateway.
- Entry.
- Hatchway.
- Opening.
- Port.
- Possibility.
- Place of work.
- Course.
- Outlet.
- Valve.
- Vessel.
- Gate.
kapı açmak
- Pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başlamak.
- Ortaya çıkarmak, başlatmak
- Tavlayla oynanan hapis oyununda rakibin bir pulunu iki pul ile hapsetme durumundan mecburi olarak çıkmak
- Bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak
kapı adresi
- Bk. bağlantı noktası adresi