kaldırmak ne demek?
- Bulunduğu yerden almak.
- Yukarı doğru hareket ettirmek
Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.
S. F. Abasıyanık - Yükseltmek.
- Ürün toplamak, taşımak.
- Çekmek, taşımak.
- Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek
- Hastayı hastaneye götürmek
- Tören yaparak ölüyü gömmek.
- Poise.
- Erect.
- Carry.
- Remove.
- Abolish.
- Arouse.
- Blank out.
- Blue-pencil.
- Boost.
- Brook.
- Cancel.
- Clear.
- Clear away.
- Deration.
- Do away with.
- Elevate.
- Get up.
- Heave.
- Heft.
- Hoist.
- Hold.
- Hold up.
- Jack.
- Jack up.
- Give smb.
- Lift.
- Lift up.
- Move away.
- Perk.
- Bear.
- Cock.
- Prise.
- Quash.
- Raise.
- Rear.
- Revoke.
- Stomach.
- Support.
- To lift up.
- To raise.
- To elevate.
- To bear.
- To support.
- To endure.
- To make sb stand up.
- To get sb up from bed.
- To put sth away or out of reach.
- To abolish.
- To do away with.
- To remove.
- To kidnap.
- To steal.
- To dispa.
kaldırma
- Kaldırmak işi.
- Yasa ve tüzüklerde kimi yargıların ya da yasa ve tüzüklerin tümünün yürürlükten kaldırılması.
- Repeal.
- Lift.
- Removal.
- Lifting.
- Hoist.
- Abrogation.
- Abolition.
- Withdrawal.
kaldırma ağı
- Genellikle nehirlerde ve sığ sularda kullanılan, av sahasında çökertilerek veya yüzeysel olarak kurulan ağ üzerine balık geldiğinde elle veya mekanik kaldırıcılarla ağın hızla yukarı kaldırılması suretiyle yapılan avcılık.
- Liftnet.