kafirun suresi ne demek?

  1. Kur'an-I Kerim'de 109. sure olup El-Kafirun da denilir. (Osmanlıca'da yazılışı: kâfirûn suresi)

kafirun

  1. Kafirler. (Osmanlıca'da yazılışı: kâfirûn)

kafir

  1. Tanrı'nın varlığını yadsıyan (kimse)
  2. Tanrı'nın varlığını ve birliğini inkâr eden kimse.
  3. Genellikle Müslüman olmayanlara verilen ad
  4. Hak dine inanmayan. Mümin karşıtı.
  5. Acımasız, zalim kimse.
  6. Hakkı görmeyen ve örten. İyilik bilmeyen. Allah'ı inkar eden. Dinsiz. İmanın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan. Mülhid.(Arkadaş! İman, bütün eşya arasında hakiki bir uhuvveti, irtibatı, ittisali ve ittihad rabıtalarını te'sis eder.Küfür ise, bürudet gibi bütün eşyayı birbirinden ayrı gösterir ve birbirine ecnebi nazarıyla baktırır. Bunun içindir ki, mü'minin ruhunda adavet, kin, vahşet yoktur. En büyük bir düşmaniyle bir nevi kardeşliği vardır. Kafirin ruhunda hırs, adavet olduğu gibi nefsini iltizam ve nefsine itimadı vardır. Bu sırra binaendir ki, dünya hayatında bazan galebe kafirlerde olur. Ve keza kafir, dünyada hasenatının mükafatını (filcümle) görür. Mü'min ise, seyyiatının cezasını görür.Bunun için dünya kafire Cennet (yani ahirete nisbeten), mü'mine Cehennemdir. (Yani saadet-i ebediyesine nisbeten). Yoksa dünyada dahi mü'min yüz derece ziyade mes'uttur, denilmiştir.Ve keza iman, insanı ebediyyete, Cennet'e layık bir cevhere kalbeder. Küfür ise ruhu, kalbi söndürür. Zulmetler içinde bırakır. Çünkü, iman, kabuğunun içerisindeki "lübb"ü gösterir. Küfür ise, lübb ile kabuğu tefrik etmez. Kabuğu aynen "lübb" bilir ve insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir. M.N.) (Osmanlıca'da yazılışı: kâfir)
  7. (en)One of a race inhabiting Kafiristan in Central Asia.
  8. (en)Member of the Kafir people in northeastern Afghanistan.
  9. (en)Unbeliever.
  10. (en)Ungodly.

sure

  1. Kur'an'ın yüz on dört bölümünden her biri
  2. kur’an ’ın yüz on dört bölümünden her biri.
  3. Kur'an-I Kerim'in 114 bölümünden her biri.
  4. (en)Sura.
  5. (en)In a sure manner; safely; certainly.
  6. (en)Certainly knowing and believing; confident beyond doubt; implicity trusting; unquestioning; positive.
  7. (en)Physically secure or dependable; 'a sure footing'; 'was on sure ground' certain not to fail; 'a sure hand on the throttle' infallible or unfailing; 'a sure sign of one's commitment' worthy of trust or confidence; 'a sure friend'.
  8. (en)Certain to find or retain; as, to be sure of game; to be sure of success; to be sure of life or health.
  9. (en)Definitely or positively ; 'the results are surely encouraging'; 'she certainly is a hard worker'; 'it's going to be a good day for sure'; 'they are coming, for certain'; 'they thought he had been killed sure enough'; 'he'll win sure as shooting'; 'they sure smell good'; 'sure he'll come'.
  10. (en)Fit or worthy to be depended on; certain not to fail or disappoint expectation; unfailing; strong; permanent; enduring.

Türetilmiş Kelimeler (bis)

kafirunkafirkafir karlağucukafiranekafirekafiri nimetkafikafi derecedekafi gelmekkafi hacimkafi hesapkafkaf suresikafakafa adimlama hizikafa anahtarlamasisuresure as deathsure enoughsure firesure footedsursur chargesur dinlemeksur ile çevirmeksur şehri
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın