iyi ne demek?
- İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı
Bir aralık iyi fal bildiğimi haremde duyurdum.
F. R. Atay - Bol, yararlı, kazançlı.
- Çok.
- Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren.
- Esen, sağlıklı.
- Yerinde, uygun.
- Yeterli, yetecek miktarda olan
Annemin simasını şimdi iyi hatırlayamıyorum.
Y. K. Beyatlı - Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not.
- (Geniş anlamında) a. İşe yarar, ereğine, özüne uygun, doğru yapılmış; doğasına uygun. b. İstenmeğe değer olan. c. Değere yönelmiş, değere ilişkin, değerle belirlenmiş, değerli.
- Ahlâkın ve ahlâk felsefesinin temel kavramı: Ahlaksal değer; ahlaksal olanın olumlu ana niteliğini gösteren özel kavram; ahlâkça değerli olan (karşıt kavramı: kötü). Ahlâk felsefesinde şu anlamlarda kullanılır: a. (Skolastikte) Tanrı'nın istemiş olduğu dünyadaki varlık düzeni ile uyum. b. (Kant'ta) İstencin, içerik bakımından değil de, yalnızca ahlâk yasasınca belirlenmiş olan biçimsel niteliği.
- Somut kişi ya da edim değeri. // İyi, değerler düzeninde yüksek değerleri seçmede ortaya çıkar. Buna karşılık kötü, aşağı değerlerin yeğ tutulmasında kendini gösterir. Ayrıca: "Yararlı olaniyidir." (yararcılık) ya da "Haz vereniyidir." (hazcılık) görüşleri.
- Good.
- Fine.
- Fair.
- Well.
- All right.
- Alright.
- Great.
- Okay.
- Sound.
- Agreeable.
- Comfortable.
- Decent.
- Well enough.
- Gratifying.
- Happy.
- Just.
- Kind.
- Decently.
- Bonny.
- Goodish.
- Likely.
- Nice.
- Passable.
- Pretty.
- Right.
- Salubrious.
- Suitable.
- All right!.
- Plentiful.
- Abundant.
- In good health.
- Bien
- Bonus
iyi adam
- Good man, good guy, topper, trump.
iyi ağırlamak
- Make smb.
- Welcome, do smb.
- Well, do smb.
- Proud.