hazır ne demek?
- Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, anık, amade, müheyya.
- Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş.
- Belirli bir biçimde yapılmış olarak satılan, alıcı bekleyen, ısmarlama karşıtı.
- Bu fırsattan yararlanarak
Hazır çıkmışken yağ ile pirinç alayım.
R. N. Güntekin - Huzurda olan, göz önünde olan. Amade ve müheyya olan. Gaib olmayan.
- Su sesi, su şırıltısı. (Osmanlıca'da yazılışı: hazîr)
- Prepared.
- Ready-made.
- Quick.
- Present.
- Available.
- Stand-by.
- Up for.
- Willing.
- Agreeable.
- Content.
- Cut and dried.
- Cut-and-dried.
- Disposed.
- Finished.
- Forthcoming.
- Forward.
- Game.
- Handy.
- On hand.
- On tap.
- Operational.
- Prompt.
- Reach-me-down.
- Immediate.
- Ripe.
- In attendance.
- Attending.
- In the can.
- Geared up.
- Ready made.
- Mounted.
- Actual stock.
- On toast.
- Ready.
- Snappy.
- Officinal.
hazır aktif
- Bk. paraya çevrilir varlık
hazır beklemek
- Stand by, poised for.