hafif ne demek?
- Çabuk uyanılan (uyku).
- Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı.
- Güç veya yorucu olmayan, kolay.
- Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa.
- Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek)
Onlar da akşam yemeğini pek hafif yerlerdi.
S. F. Abasıyanık - Kalınlığı veya yoğunluğu az olan
Dışarıda yanan lambanın aydınlığıyla burası hafif bir karanlık içindeydi.
M. Ş. Esendal - Etkisi az olan, sert karşıtı.
- Önemli olmayan.
- Ağır olmayan. Hafif. Yeğni.
- Light.
- Wishy-washy.
- Unsound.
- Blancmange.
- Airy.
- Lightweight.
- Slight.
- Lightly.
- Weak.
- Cushy.
- Distant.
- Dulcet.
- Feeble.
- Feint.
- Frail.
- Frivolous.
- Lenient.
- Loose.
- Mild.
- Piano.
- Small.
- Soft.
- Subdued.
- Tenuous.
- Unsubstantial.
- Digestible.
- Easy of digestion.
- Bland.
- Casual.
- Feathery.
- Gentle.
- Thin.
- Light yeğni.
- Easy kolay.
- Dilute.
- Dull.
- Unimportant.
- Insignificant.
- Flighty hoppa.
- Light in weight.
- Flight.
- Amoral.
- Easy.
- Light (in weight.
- Slightly.
- Crepe.
- Demi saison.
- Dinky.
- Rare.
- Serous.
- Washy.
- Weightless.
çabuk
- Çabucak
- Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı
- "Acele et, oyalanma" anlamlarında bir seslenme sözü.
- Uygarlaşmamış (kavim, topluluk)
- Kaba saba, ilkel
- Kaba ve kırıcı.
- Quick.
- Fast.
- Swift.
- Hasty.
hafif adımlarla yürüme
- Tripping.
hafif adımlarla yürüyen
- Tripping.