hız ne demek?
- Çabukluk, sürat.
- Bir hareketten doğan güç, şiddet
Yağmur şimdi hızını daha da arttırmıştı.
H. Taner - Çaba, güç, gayret, takat.
- Alınan yolun harcanan zamana oranı, sürat
Hikâyede baştan sona kadar hareket ve hız olmalıdır.
F. R. Atay - Bir cismin ya da bir dalganın birim zamanda aldığı yol.
- Bk. alıcıhızı
- Bk. duyarlık
- (I) Birim zamanda alınan yol.
- Demografi ve epidemiyolojide en sık kullanılan ölçümler olan, incelenen nüfusta belirli bir sürede görülen belli bir olay sayısının, bu olay bakımından risk altında bulunan nüfus dilimine bölünmesiyle elde edilen ve çoğunlukla on binde veya binde şeklinde ifade edilen ölçüt.
- Atılan, kalkan, sıçrayan. (Osmanlıca'da yazılışı: hîz)
- Sür'at, çabukluk.
- Rate.
- Swing.
- Speed.
- Impetus.
- Quickness.
- Career.
- Celerity.
- Dispatch.
- Expedition.
- Haste.
- Lick.
- Pace.
- Pelt.
- Raciness.
- Rapidity.
- Rapidness.
- Swiftness.
- Speed, velocity.
- Tilt.
- Momentum.
- Range.
- Clip.
- Fastness.
- Velocity.
- Geschwindigkeit
- Élan
- Vitesse
hız alma
- Run in.
hız almak
- Atlamak için geri çekilip birdenbire fırlamak.
- To get up speed.